Yayın yazmak mı? O da ne?

Asistanlık hayatımız çoğunlukla yarı doktor, yarı akademisyen sıfatlarını taşımanın yükü ile geçti. öğrencilikten çıkıp meslek hayatına adım atmayı beklerken, kıdemliye danışmalar, hesap vermeler, sorumlulukları yüklenmelerle çeşitlendirebileceğimiz görevlerle başlar. Hayaller farklıdır oysa... Ancak her zaman işin aslı farklıdır ve yeni başlanan bir görevde çömezlik beklenenden farklı süprizlere gebedir.
Ancak asistanlık sürecinin getirdiği yüklerden 'akademisyenlik' sıfatı ise diğer görevlere baktığımızda oldukça yabancı bir aşamadır. Şöyle ki; çömezlikte yapılacak yayınlardaki basamaklar, alınan görevler genellikle amelelik olarak yorumlanır. Oysa ki çömezliğin her zorluğunda olduğu gibi bu amelelik olarak tanımlanan kavramın aslında bize bir bakış açısı kazandırması açısından oldukça eğitici bir süreçtir. En önemlisi de meslek hayatımızın ilerleyen döneminde bakış açısı sağlayacağını düşünecek olursak; üzerinde durulması gereklidir.
O günlerde yaşadığım zorluklardan çıkardığım dersleri paylaşmanın çok önemli olacağı kanaatindeyim.
İlk olarak beilrtmek isterim ki; aslında akademik süreçteki her amelelik bir deneyim demek... Bunu yaşayarak, zorlanarak, zaman zaman isyan ederek, çok çok da tökezleyerek öğrenen biri olarak kesin bir şekilde söylebilirim.Yayının ne demek olduğunu, neden arşivin tozlu raflarında saatleri harcadığımı, SPSS'in ne tür bir kutsal bilgi olduğunu, ne kadarlık bir ingilizce bilgisi yeterlidir, istatistik mi o da ne, ortalama almam yeterli midir gibi soruların cevapları ancak yaşanarak, tecrübe edilirek öğrenilebiliyormuş. Geç de olsa öğrenmiştim. Unutmadan belirtmeliyim ki; bu yazıyı okuduğunuz anda evet ben harika yayın yazarım ya yayın yazmak da neymiş elbette demeyeceksiniz. Çünkü bu süreci yaşamak zorundayız ki kıymetini bilelim, yapacağımızı emek harcayarak tecrübelenelim. Ancak şuna inanıyorum ki; bu yazım ile en azından nerden başlayıp nereye gideceğiniz konusunda  bir fikriniz olacak..
Bir çalışma için yola çıkmanın temel yolu bir hipotezimizin olmasıdır. Yani neyi araştırarak neyi bulacağımızı bilmeliyiz. Bu materyal metodumuzu doğru bir örneklem grubundan seçmemizi sağlar. Her örneklem grubu ile her çalışma yapılmaz, her çalışma grubunda da her merak ettiğimizi araştıramayız. İkinci önemli nokta da şudur ki; ya çok iyi istatistik bileceksin ya da daha basiti çok iyi bir istatşstikçin olacak... Çalışmanın sonuçlarını yorumlamanın doğru olabilmesi için dahil edilecek örneklem grubun, evrenin ne olmalı, ne kadar genişlikte bir grupla ne elde edebilirsin, vakaların yeterli mi, grupların karşılaştırman için denklik kriterlerini karşılıyor mu, hangi verileri kaydedeceksin, kaydettiğin veriler hangi tip veri grubuna dahil edilir nasıl kodlanır nasıl yorumlanır.... gibi gibi pek çok soruyu sana soracak kişi istatistikçin olacaktır. Ayrıca çalışmada istediğin her sonuca, hipotezini doğrulayan her anlamlılığa yine seni bu rakamların sihirbazı kişi ulaştıracak. Dikkatli olmak lazım, tam olmayan bir istatistikle başladığın her çalışma hem hipotezini hem çalışmanı hem de seni kaybetmemize neden olabilir.... Benim en zorlandığım ve neden neyi yapıyoruz ya bunları neden bilgisayarlar yapmıyor ki diye isyan ettiğim noktalarda her çözümün aslında, insanlık tarihinde pek çok şeyde olduğu gibi zeki arkadaşlarımız tarafından çok önceleri keşfedilmiş olduğunu görmüştüm. Ancak asıl problem bulunmuş olan bu harika şeyi kullanmayı bilmemekti... Asistanlığımda rakamların karabasanı ile cebelleşirken hiçbir zaman bu işi başarabileceğimi düşünmüyordum. Ta ki tezimin istatistiği için halk sağlığından bir hocam ile çalışana kadar. Bu işi çözeceğime yapacağıma inanmaya başladım. İnanmasına inandım ancak hiçbir zaman tek başıma, bir istatistikçi olmadan büyük çalışmalara girmemem gerektiğini de çok iyi öğrendim. İyi bir istatistikçi ya da istatistik bilgisi, çalışmada hayal edemeyeceğin sonuçlara, anlamlılıklara doğru seni götürür. Unutmamak lazım yine de ayakların yere basmalı ve doğru hipotezle doğru teze ilerlemelisin.
Eeee artık hipotezin var, istatistikçin senin için gerekli rakamları ve bilgileri verdi. Şimdi sıra sana geldi. Amelelik kavramı da tam burada başlıyor işte. Arşivde geçireceğin alerjen saatler, telefonun başında hasta yakınlarına dil dökmeler, hocalarına vereceğin hesaplar...
Tüm bu süreci aştığında yayın yazabilmek için elinde toplamış olduğun, tabi ki senin kapsamlı (!) araştırmalarınla elde edilmiş kaynakçaların devreye girecek... Tabi en başta bunlardan doğru yararlanabilmişsen.
Unutmamak lazım ki iyi yayın yazabilmek iyi yayın okuyabilmekten geçer. İyi yayın okumak demenin müthiş ingilizcenle birebir çeviri ile aynı anlamda kullanılması ne kadar acı... Oysa ki iyi yayın okumak demek; yayını iyi okumak, materyal metodu iyi yorumlamak, tartişmalardan kendine pay çıkarmak gibi birçok aşamadan oluşmaktadır.. Bunlardan sonra gerekli olan tek şey aslında kendi içinde saklı:) İçindeki çalışma isteği ve akademik hayatta 'Amerika'yı yeniden keşfeden kişi olacağını' hissederek gelen heyecan seni kesinlikle hayal ettiğin o müthiş bilim adamı yapmayacak ancak şimdiye kadar uğraştığın, her aşamasında alın terin olan bu koşuşturma artık bilimsellik kazanmış olacak...

Kolay gelsin veee şimdiden ellerinize sağlık:)
Devamı gelecek:)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Radyasyon onkolojisi uzmanlığı mı istiyorsun????

1700'lü yıllar Londra'sından bildiriyorum...

Hollanda'da doktor olmak....