Radyasyon onkolojisi uzmanlığı mı istiyorsun????

Radyasyon Onkolojisi nedir? Ne değildir?

Aslında radyasyon onkolojisi uzmanlık dalı sadece toplum tarafından değil, aynı zamanda da meslektaşlarımız tarafından en az bilgiye sahip olunan bölümlerden biri.. Ben de bundan 7 yıl önce radyasyon onkolojisi hakkında pek az bir bilgiye sahiptim. Bugün, radyasyon onkolojisi, tıpta uzmanlık sınavında bu kadar yükseklere geldiğine göre, en azından ne yaptığının (artık) biliniyor olduğunu düşünmekteyken; drtus.com sitesindeki forumlarda gelen sorulardan bunun aslında hiç de böyle olmadığının, sadece tanınırlığının artmış olduğunu gördüm. Forumları okurken, bana gelen sorulardan gördüm ki; tanınırlık kavramı da biraz yolundan sapmış durumda...

Artık uzmalık dalı seçiminde, rahatlığın, performans puanlama siteminin, nöbet azlığının, sorumlulukta asgari yaklaşımın konuşulur olduğu bugünlerde, radyasyon onkolojisine artan ilgi anlayışla karşılanabilir olmakla beraber; esasında bilinmesi gereken pek çok gerçeğin gözardı ediliyor oluşu ise gerçekten huzursuz edici..

Bu yazıyı yazmaya karar verme nedenim; dahiliyeden tıbbi onkoloji yan dalını kazanan bir arkadaşımın; ''bir daha TUS'a girme şansı olsa hiç düşünmem radyasyon onkolojisi yazardım'' şeklinde başlayan konuşmasının ardından, yanımızdaki diğer arkadaşlarımın da heyecanla, hep bir ağızdan onu desteklemesi oldu.. Bu konumda, bu mesleğin uzmanı olmuş olmak, bunu yıllar önce düşünmüş olmakla gurur duymakla beraber, aslında mesleğimizin bilinmeyen yönlerinden (her ne kadar drtus.com'da anlatmaya çalışsam da) burada da bahsetmek istedim. Öncelikle çevreme, tüm TUSiyerlere, sonra da blogumun adına saygıdan, bu konuda yazmayı bir borç bilmekteyim:).

İlk başta kendi tecrübelerim...

2006 yılında radyasyon onkolojisi uzmanlık alanına yerleştirildiğimde, bu bölüm hakkında benim de bir fikrim yoktu.. O zamanlar, kafamda evirip çevirip, yapabileceğime kendimi inandırmaya çalışırken bile hala şüphelerim olduğunu itiraf etmeliyim. İnternetten araştırmalarla başladım ilk olarak kazandığım bölümü öğrenmeye (yanlış bir, kazanmadan önce araştırmak en doğrusu elbette).. Baktım ki; farklı görünüyor,
Baktım ki; yapabilecekmişim gibi,
Baktım ki; beni heyecanlandırmaya başlıyor..
Sonra şu sözlerle karşılaştım; ''insanlar bundan yıllar önce antibiyoterapinin eksikliğinden dolayı, hep enfeksiyondan öldüler. Ne zaman ki antibiyotikler bulundu, insan ömrü uzadı, bu da beraberinde; kalp hastalıkları ve kanser hastalığının daha yaygın görülmesi sonucunu getirdi.''
Öyleyse birilerinin de bu hasta grubu ile ilgilenip, tedavileri için elinden geleni yapması gerekmekteydi. Aslında bu beni o yıllarda çok fazla etkilemişti. O zamanki sınırlı onkoloji bilgimle ''kanserin çözümü içimde saklı'' sanıyordum:)) Komik belki ancak gençlik, insanın içine heyecanı hemen aşılıyor...

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi ile tanışmam o zaman başladı. İlk çalıştığım poliklinik gerçekten yoğun olmakla beraber pek çok psikolojik zorluğu da vardı. Bir kere çocuk hastalarla ilgileniyor olmak beni gerçekten duygusal olarak etkilemekteydi. Her ne kadar bunun böyle olmadığı şeklinde bir yaklaşımı benimseyerek çevreme verdiğim sinyalleri kontrol etmiş olduğumu düşünsem de; bendeki ruhsal değişiklik annemin gözünden kaçmamıştı.. İlk dikkatimi çeken; her hastaya sanki kendi ailemizin bir parçasıymış gibi davranıldığını görmem oldu. Her hastanın filmini danışmak, kliniği ile ilgili doktorundan bilgi almak, en doğru tedaviyi planlamak için cerrahı ile birebir konuşmak bu işin aylımaz bir parçasıydı. Yılmadan, sıkılmadan, utanmadan diğer meslektaşlarımızın kapısını çalmamızın ne kadar önemli olduğunu böyle böyle öğrendim.. Şaşırdım, zaman zaman sızlandım, çok kereler de duygulandım.. Bu kadar hastasına sahip çıkan bir bölümün parçası olmaktan gurur duydum. Önemini anlamamın biraz zaman aldığını itiraf etmek istiyorum..

Bu başlangıçtı.. Daha bölümde ne yapıldığını bilmiyordum.. Ne yapıldığını anladığımda ise beni kocaman bir depresyon dalgası beklemekteydi..

İyi bir radyasyon onkologu, radyasyon fiziğine de hakim olmalıdır....

İşin mutfağına geçmek ayrı bir dünyadır; bir radyasyon onkoloğu asistanı için.. Bir kere poliklinikte yaptıkların aslında tamamen yemeğin sunum aşaması.. Yemeğin pişirilmesi, gereken baharatlarla lezzetlendirilip, süslenmesi, hazır hale getirilmesi ise medikal fizik departmanında gerçekleşiyor.. Fizik... Biyofizik... Radyasyon fiziği... Bir kere radyasyon onkoloğu olacaksan; bu iş senin işin.. Oturup okuyacak, kalemi, hesap makinasını olsun, gereken tüm cephanenle savaşmaya hazır olacaksın. Sonuçta; eğer radyasyon onkloğu olmak, yaptığın işi anlayarak bilerek yapmak istiyorsan buna mecbursun..
Kolay mı? Kesinlikle hayır...
Önemli mi?? Ne biçim soru, elbette önemli...
Çalışılsa yapılır mı? Hadi canım, sen nelerin hakkından geldin, bunu yapamayacaksın mısın sanki... Dahası yapmaktan başka şansın da yok gibi duruyor..
Benim için de durum farklı değildi. Önceleri umutsuzlukla, anlamaya başlayınca; biraz biraz umutlanarak..... Veeee evet anladığım zaman ise zevkle... (Bu aşamada radyasyon onklojisi uzmanlığı düşünenelere tavsiyem; severek yaklaşın, korkutmayın kendinizden, korkmayın uğraşmaktan, yavaş yavaş, sindire sindire teslim olun medikal fizik dünyasına...)

''İyi bir radyasyon onkloğu, çok iyi doz dağılımı ile tedavi edebilen değil, aynı zaman da oluşabilecek komplikasyonları da tedavi edebilendir.''
Bu sözü 1,5 yıllık asistanken, o zamanlar birlikte çalışmakta olduğum hocam Doç.Dr.Serra Kamer'den duymuştum... Anlamını, çalıştıkça, öğrendikçe, daha da önemlisi okudukça öğrendiğim bu söz, benim için felsefe haline gelmişti. Evet, cerrahi branşlar gibi komplikasyonlarımız elbette olmuyor, ancak akut ve kronik yan etkileri, tedavilerini bilmek, gün geliyor, bir hastanın hayatını kurtarıyor, gün geliyor, bir hastayı fazla tedaviden kurtarıyor, gün geliyor, seni hastanın gözünde dünyanın en iyi doktoru yapıyor.... Bu açıdan demem o ki; radyasyon onklojisi, tedaviyi verdim, hastayı yolladım, gelir kontrollere bakarım, tarzı bir bölüm değil...

Hastana sen sahip çıkmazsan, kimse çıkmaz....

Onkoloji hastaları, acil servislerin, cerrahi kliniklerinin hem sevilmeyen 'çirkin ördeği'' hem de 'vazgeçilmezi'dir. Acil uzmanları, cerrahi uzmanları, her ne kadar onkoloji hastaları ile ''asgari müşterek'' iletişim prensibini benimsemiş olsalar da; kaçamayacaklarının da bilincindedirler.. Yalnız unutmamak gerekir ki bizler (onkoloji ailesi) hastalarımızın primer hekimleri olarak onlara sahip çıkmak zorundayız.
Bir hasta için endokaviter radyoterapi yapılması gerekiyordu, girişimsel radyolojiden randevu alınıp, safra yollarına kateter yerleştirilmesi istendi. Ben de hastanın istek kağıdı ile bölüme gitmesinin yeterli olacağını düşünüyordum (o zaman ki çömezliğin vermiş olduğu saflık ve cesaretle). Hasta gitti, ancak bir türlü gelmek bilmedi.... Bu sırada polikliniğin sorumlu hocası beni aradı... Soru netti ''Fatma, o hastanın randevusu için girişimsel radyoloji ile konuştun değil mi? Ne zamana aldın?'' Benim cevabım da yeterince netti diye düşünüyorum ''Hocam, hastayı istek kağıdı ile girişimsel radyolojiye yolladım...'' Nınınınınnnn... İşte o anda, hoca beni odasına çağırdı ve benim için yine ayrı bir ders olacak o konuşma yaşandı...
''Bizim hastalarımız, bizim işimiz farklıdır. Herkes senin işine senin sahip çıktığın kadar sahip çıkar  mı, herkes senin hastana senin sahip çıktığın kadar sahip çıkar mı? Önce sen, işine sahip çıkıp, işine saygı duyacaksın, peşine düşeceksin. Daha sonrasında başkalarının, senin işine, hastana saygı duymasını bekleyeceksin....''  Sonrasındaki mesaj ise kesinlikle benim için anlaması çok kolay oldu; ''Şimdi gidip o hastayı buluyorsun ve o hastanın randevusunu en yakın zamana ayarlıyorsun..'' Tabi ki de; gereği hemen yapıldı. Bu da güzel bir ders olarak hafızalara kazındı... Bu konuyla ilgili diğer bir tecrübem de başka klinikten bir arkadaşımın yaşadıklarını benimle paylaştığı ana dair. Ama o dönemde ben biraz daha kıdemlenmiş bir asistandım. Arkadaşım esasında kendi hocalarından yakınıyordu. Kendilerinin inopere cervix ca tanısı ile radyokemoterapi yaptıkları bir hasta, acl servise üre-kreatinin yüksekliği ile başvurmuş, arkadaşımız da bu dahiliyenin ilgilenmesi gereken konu olduğunu düşünerek hastayı dahiliyeye yönlendirmişti. Oysa ki; hocası onunla aynı fikirde değildi..İtiraf etmem gerekirse ben de onunla aynı fikri paylaşmıyordum. İnopere cervix ca hastası, tedavisini onlarda almış, böbrek fonksiyonlarını bozacak metabolik bir durum sonradan gelişmiş ise; öncelikle primer tanısı ile ilgili olabileceği düşünülüp, hastanın primer hekimince değerlendirilmesi(sahip çıkılması) sonrasında gerekli görülen yere gönderilmesi uygun olacaktı. Hastalarımıza sahip çıkmak, aslında radyasyon onkolojisi için, mesleğimize sahip çıkmak, bizi tekniker olarak görebilecek branşlara karşı da çok önemlidir.

Radyoterapi planlama aşaması(Beklentilerinin dışında bir dünya)

Bir hastanın radyoterapi alması gerekiyorsa; o hasta kliniğe gelir, dosyası açılır ve bu aşamaya kadar herşey belki de diğer kliniklerle benzer özellikler taşımaktadır. Ancak bundan sonraki aşama tamamen zannedilenin ve beklenilenin dışında bambaşka bir süreci kapsar. En az 1 haftaya kadar uzayabilen planlama, kontrol ve tedaviye alınma basamaklarının en başı, doğru bir planlama tomografisi çekmektir. Işınlanacak alanı, riskli bölgeleri de içerecek şekilde çekilen bir tomografi ile işe başlanır. Bilgisayarlı tomografide riskli bölgeleri işaretlemek, normal yapıların, patolojik yapıların ayırdedilmesi ise asistanlığın bir bölümü oluşturur. Konturlama aşaması, olarak adlandırılan bu süreç asistanlık boyunca hem en zor hem de en çok zevk alınabilen bir dönem olarak adlandırılabilir. Değerli radyasyon onkolojisi uzmanlığı yazmak isteyen taze hekim arkadaşım, tomografi, kesitsel anatomi ile iyi geçinmekten başka bir seçeneğinin olmadığını aklından çıkarma, bu senin ilk ve en önemli ödevin olmalı:))
İyi bir planlama, iyi bir konturlama ve iyi bir hasta haritası çıkarmaktan başlar. Senin elindeki malzemeden iyi bir planlama, iyi bir tedavi çıkmasını istiyorsan, kesitsel anatomiyi iyi bilmek, hastalığın yayılabileceği riskli alanlara ilişkin hem iyi bir klinik bilginin hem de iyi bir yol göstericinin olması birinci şarttır. Ben bu aşamada çok şanslıydım, herşeyi hem danışabileceğim, hem de tecrübelerinden yararlnabileceğim hocalarıma ulaşmak her zaman çok kolay oldu (olmayan yerler var mı?? olmaz mı... elbette var.. Tavsiyem; tercih yapmadan önce araştırman...). Bu aşamada düşe kalka, yanlışı yapa yapa sanırım yoluma bir yön vermeyi başardım. Bu aşamada radyasyon onkolojisi uzmanlığı yazmak isteyen kişinin öncelikle o bölümde bilgisayarlı planlama ile en azından üç boyutlu tedavi yapılıp yapılmadığını bilmesi gerekmektedir. Değişen ve gelişen dünyada, teknoloji baş döndüren bir hızla ilerlemekte iken; bu branş için özellikle elde edebileceğin en değerli şey tam donanımlı bir bölümde uzmanlığını tamamlaman, en azından o günün şartlarını öğrenmek için çaba harcayıp, gelecekte çalışacağın daha ileri cihazlar için alt yapı oluşturabilmektir.

Aslında bundan sonrası senin belirleyeceğin hacimlere, senin tanımlayacağım riskli dokulara gerekli dozların dağıtılmasından oluşan ve iyi bir medikal fizik uzmanı ile gerçekleştirilecek bir süreçtir..

Tüm bunları bilerek, nöbeti olabilen kliniklerin de olduğunu aklında tutarak yapacağın bir radyasyon onkolojisi tercihi tüm TUS sınavına girecekler için önemlidir.

Buarada radyasyon onkoloji ne değildir diye soracak olursan; ilk olarak radyasyon onkolojisi, bir tuşa basıp hastaya görünmez ışın kılıcınla radyasyonu vermek değildir (tüm diğer branşlardaki hekim arkadaşlarımızın düşündüğünün aksine), ikinci olarak da radyasyon onkolojisi, beklediğin, hayal ettiğin ya da edebildiğin gibi rahat bir branş olmamakla birlikte, tahmin edebileceğinden daha zevkli ve renkli bir branştır (Bu renkliliği, en başta çalışacağın kişilerin çok renkli ve çok çeşitli olabileceğinden tahmin etmen zor olmasa gerek:))...

Bunu okuyan sayın TUSiyer, seninle radyoterapinin neler getirdiği, iyi bir radyasyon onkoloğu nasıl olmalı, yeni teknikler neler, tartışmalı konular, konsensus panellerinde karşılaşacağımı umarak yeni yazılarımda buluşmayı heyecanla beklemekteyim. Ayrıca drtus.com'da asistan odamıza seni de bekleriz. Oradan da sorularımıza, sorunlarımıza çözümler bulmak için tartışmanın keyifli olacağına inanmaktayım.. Bence doğru yerdeyiz, doğru amaçlar için, ahlaki değerlerini, mesleki etik yaklaşımını koruyabilen ender bölümlerden birine adım atmak üzeresin... Tebrik ediyorum...

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

1700'lü yıllar Londra'sından bildiriyorum...

Hollanda'da doktor olmak....